3 Haziran 2010 Perşembe

725 kez gözden geçirilmiş baskı: konumuz psikoloji ve bilinç



taa en başlardan Aristo ve Platon'un yaşadığı devirlerden geliyor bilince duyulan merak ve araştırma isteği. Daha sonra İngiliz empiristleri ve çağrışımcılar da katılıyor bu meraklıların içine, lakin bu kadar merak konusu olan bilinç bir davranışçılar tarafından dikkat çekmiyor.
Psikolojiyi felsefeden ayırarak bir bilim haline getiren Wilhelm Wundt psikolojinin konusunun bilinci ve bilincin elemanlarını olduğunu ortaya koydu. Bilinç daha basit elementlere ayrılarak analiz edilebilirdi. Materyalizm, pozitivizm ve empirisizmin egemen olduğu 1879 yılında Wundt deterministik bir görüşle her sonucun bir nedeni olduğunu söylüyordu. psikolojinin çalışma metodu olarak da bilinç deneyimlerini aktaran iç gözlem yöntemiydi.Wundt'un psikolojisinden yola çıkan Titchener ise yapısalcılığı ortaya koyarak bilincin yapısına odaklanmıştı. Charles Darwin'in evrim teorisinden etkilenen Spencer ve Hall soyarıtımı görüşüne katılmış ve işlevi ön plana koyan görüşüyle William James'in İşlevselcilik ekolünü ortaya koymasına neden olmuştur. Lakin james bu ekolü yapısalcılığı eleştirmek için ortaya atmış ve sonucunda titchener'in ortaklığıyla işlevselcilik ortaya çıkmıştır. işlevselcilik ingiltere'de ortaya çıkmasına rağmen Amerikan kültürüne oldukça uygun özellikler taşıması nedeniyle uygulamalı psikoloji şeklinde yayılmıştır. Bu yayılmada ekonomik koşulların ve savaşların etkisini de unutmamak gerekir. uygulamalı psikoloji öznel olan işlevselciliği biraz daha nesnel hale getirmiş ve psikolojinin hayata uygulanmasını sağlamıştır. Giderek nesnelleşen psikoloji sonunda davranışçılık ekolünün kucağına kendini bırakmıştır. Davranışçılık ekolü psikolojinin sadece gözlenebilen davranışları incelemesini öngördüğü için bilinç gibi soyut kavramları reddetmiştir. Davranışları açıklamada yetersizleşmeye başlayan ekol bilişsel süreçlere de yer veren Bandura ve Rotter gibi sosyal bilişsel kuramcılarının gelişmesini sağlamış ve bilinç başladığı yere dönerek evrimini tamamlamış gibi görünmektedir.Bu arada psikolojinin ihmal ettiği normaldışı davranışları Freud adındaki yeni yetme Psikanaliz adıyla ortaya koymuştur. Bu ekole göre bilinçdışı davranışı etkilemektedir ve davranış görüldüğü kadar belirgin değildir. Deterministik bir görüşe sahip olan Freud her davranışın bir nedeni olduğuna inanıyordu. Freud sonrası psikanalizciler Freud'un herşeyi cinsellikle açıklamasına ve insanın biyolojik yapısına göre hareket edip pasif olmasına karşı çıkmışlar ve sosyal faktörlerinde insan davranışını etkilediğini ortaya koymuşlardır. Günümüzde psikoloji davranış ve zihinsel süreçler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tarihte ekol haline gelmemiş olsa da Gestalt yaklaşımın, hümanistik psikolojinin, pozitif psikolojinin ve yeni yeni gelişen evrimsel psikolojinin etkilerini unutmamak gerekir.

1 yorum: